Sonsuz rahmet, gufran ve keremiyle bütün mevcûdatı kuşatan Cenâb-ı Hakk’a nihâyetsiz hamd-ü senâlar olsun. Allah’ım, ümmî nebi Muhammed’e (s.a.v) ve onun âline, sayılarla sayılmayacak kadar sınırsız salât ile ve selam eyle.
Ahmed Haznevî (k.s.), oğlu Şeyh Alâeddin Haznevî tarafından kaleme alınan, Nakşibendî tarikatının nisbet iksirini açığa çıkaran mürşidinin hayatını derlediği eserinde buyurur ki:
“Çölde yaşayan bedevîler, Ahmed Haznevî Hazretleri’ne (k.s.) bir şey sormak veya aralarındaki düşmanlıkların giderilmesi için huzuruna çıktıkları zaman, çamurlu pis ayaklarıyla seccadesine basarlar, yanında yüksek sesle konuşurlardı. Sinirlendikleri zaman bastonlarını yere vururlar, bu sebeple yerden öyle bir toz kalkardı ki Şeyh Hazretleri’nin (k.s.) başının üzerinde âdeta bir toz bulutu oluşurdu.
Ahmed Haznevî Hazretleri (k.s.) bir defasında büyük kardeşim Muhammed Masum’a ve bazı talebelere ders veriyordu. O sırada biri geldi, çamurlu ayaklarıyla seccadesine bastı. Talebelerden biri de adama kızıp bağırdı ve onu seccadenin üzerinden itekledi. Şeyh Hazretleri (k.s.) talebeye kızarak, ‘Niçin onun kalbini kırdın? O bedevî olduğu için nasıl davranacağını bilmiyor.’ dedikten sonra su isteyip seccadeyi yıkadı. Sonra talebesine dönerek, ‘Seccadeyi yıkamak adamın kalbini kırmayı gerektirecek kadar zor bir şey olmasa gerek.’ dedi.”