27 Şevval 272’de (31 Mart 886) Bağdat’ta hattat bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen, sanatı ile meşhur ve aynı zamanda Abbasi veziri olan Ebû Ali Muhammed b. Ali el-Hüseyni b. Mukle el-Bağdadi. Kısaca lakabıyla, ”İbn Mukle.”
Yazısının güzel olması siyasi ve idari alanda yükselmesinde önemli bir rol oynadı. Adının duyulmasına vesile olan hat sanatını üstadı Ahvâl’den öğrendi ve bu sanat, hayatında bir dönüm noktası oldu. İbn Mukle, meslek hayatına genç yaşlarda iken İbnü’l- Furât’ın yanında kâtip olarak başladı. İbnü’l- Furât, 908 yılında vezirlik görevine getirilince İbn Mukle’yi, Divân’ül Hâtem’in, yani halifenin emirlerinin ve ilanlarının istinsahının yapıldığı ve bunların mühürlendiği damga-mühür divanın başına getirdi. Halife Muktedir-Billâh’ın annesinin kâtipliğini de yapan İbn Mukle, bunun yanı sıra çeşitli idari görevlerde de bulundu. İbn Mukle yapmış olduğu her işte kendisine yeni bir şeyler katmış ve kendisini siyasi sahada oldukça geliştirmiştir.
Ali b. İsa’nın görevden ayrılmasının ardından hileli yollara başvurarak vezir olmayı başardı. Bir süre sonra halife ile arası açılan İbn Mukle Fars’a sürgüne gönderildi. 1 yıl süren sürgün hayatının ardından Kâhir-Billâh’ın halife olması üzerin tekrar vezirlik görevine getirildi. Ancak bir süre sonra halife Kâhir-Billâh ile de arası açıldı ve halifelik makamına Râzi-Billâh’ın getirilmesinde etkili oldu.
Siyasi ve iç huzursuzlukların baş gösterdiği bu dönemde İbn Mukle karşıtı olanlar baskın yaparak evini talan ettiler. Bu karışıklığı fırsata çeviren Emirü’l-ümerâ İbn Raik devlet işlerine el koydu. Kendisi aleyhinde yazılar yazan İbn Mukle’nin sağ elinin kesilmesi hususunda kadılardan da fetva alarak hüküm verdi. Fakat bir süre sonra vermiş olduğu bu hükümden pişman olan Râik, İbn Mukle’nin tedavisiyle yakından ilgilenmiş ve doktorlar göndermiştir. Kendisine hali sorulduğu vakit “Bakınız, halifelere bunca yıl hizmet etmiş, Kur’an’ı iki defa yazmış bu mübarek eli hırsız ve yankesici el gibi nasıl kesiyorlar!” diye serzenişte bulundu. Eli kesildikten sonra, kalemi bileğine bağlayarak yazdığı da söylentiler arasındadır.
Tarih 10 Şeval 328’i (19 Temmuz 940) gösterirken İbn Mukle, hapsedildiği hücresinde hastalığı sebebiyle hayatını kaybetti.
Hat sanatının en önemli gelişmeleri İbn Mukle ile kardeşi Ebû Abdullah el- Hasan b. Ali vesilesi ile gerçekleşmiştir. Hat sanatında yeni bir devir açmış ve mevzun hatların yerini ‘el-hattatu’l-mensûb’ (nisbetli yazı) almış, birbirine yakın olan yazı tarzlarından asıl olanları seçilmiştir. Böylece aklâm-ı sitte diye bilinen yazılar belirmeye başlamıştır. Harflerin handesesi (handesetü’l- hurüf) ve kaideleri onlar tarafından tespit edildi. Hat, onlar vasıtasıyla yayıldı. İbnü’l-Bevvâb’ın zamanına kadar İbn Mukle “İmâmü’l-hattâtin” diye şöhret buldu. İbn Mukle’ye nisbet edilen ‘Risâle fi’l-hat ve’l-kalem’, Hilal Nâci tarafından ‘İbn Mukle – Hattaten ve ediben ve insâren’ adlı eserinin içinde yayımlanmıştır.
İbn Mukle hat sanatının yanında şiir, fesahat ve belagatte de devrinin önde gelen isimlerindendi. İbn Mukle’nin babası ve oğlu da iyi bir hattat idi. Oğlu devrin hattatları arasında sayılıyordu. Birçok hattat İbn Mukle’nin sanatını örnek alarak meşhur olmuştur. Bu vesile ile adı hattatlar arasında ilk sırada idi. Ta ki Ali b. Hilal gelinceye kadar…