Ahmed Cevdet Paşa, Sultan 1. Abdülmecid, Sultan Abdülaziz, Sultan 5. Murad ve 34. Osmanlı padişahı ve 113. İslam halifesi olan cennet mekân Sultan Abdülhamid Han dönemlerinde yaşamış, önemli bir şahsiyettir. Çeşitli rütbeler, nişanlar ile şereflenmiş, ilim, bilim, hukuk, tarih ve şiir gibi birçok konuda eğitim almış, kendini geliştirmiş ve eğitim vermiştir.
İsmi ‘’Lofçalı Ahmed Cevdet Paşa’’ olarak da bilinen Ahmed Paşa 27 Mart 1822 yılında Osmanlı Devleti döneminde Balkanların en önemli merkezlerinden biri olan Lofça’da dünyaya geldi. Türk güreşinin en büyük pehlivanlarından birisi olan Kel Aliço ve Zağra Müftüsü Hüseyin Raci Efendi gibi önemli şahsiyetlerinde doğumuna ev sahipliği yapmış olan Lofça, günümüz Bulgaristan’ının kuzeyinde yer almaktadır. Asıl adının ‘’Ahmed’’ olmasının yanı sıra mahlas olarak da kendisine iyilik, olgunluk, büyüklük gibi anlamlar taşıyan ‘’Cevdet’’ ismi layık görülmüş ve Ahmet Cevdet Paşa olarak tarih sayfalarında yer almıştır.
Lofça İdare Meclisi azalığında görev alan İsmail Ağa oğlu Ahmet Cevdet Paşa, Fatih Camii’nde medrese eğitimi almış ve kendisini matematik, astronomi, tarih ve coğrafya gibi ilimlerde de geliştirerek bilgisine bilgi katmıştır.
İlk Türk kadın romancı kabul edilen Fatma Aliye Hanım’ın babası olan Ahmet Cevdet Paşa, şekilde batı prensiplerini uygularken özünde şer’î prensiplere bağlı kalmayı uygun gören bir hukuk anlayışına sahiptir. Kaderin bir cilvesi olsa gerek ki Ahmed Cevde Paşayı ulema sınıfından çıkarmak ve onu ilimden uzaklaştırmak isterlerken ‘’Mecelle Cemiyeti’’ adıyla ilmi bir heyet toplanmıştır ve başkanlığına Ahmet Cevdet Paşa getirilmiştir. Bu heyet Kur’an-ı Kerim hükümlerini kanun haline getirerek ‘’Mecelle’’ isimli kitabı kaleme almış, İslam hukukunu kitaplaştırmış ve bu kitap 1926 yılında kaldırılana dek Devlet-i Ali Osmanlı mahkemelerinde hukuki dayanak olarak kullanılmıştır.
Her türlü bilimsel konunun Türkçe ile yazılabileceğine inanan ve herkesin okuryazar olması için lisanın sadeleştirilmesi ve yazıların Türkçe kaleme alınması gerektiğine inanan Ahmet Cevdet Paşa Osmanlı devletinin 1774-1825 yıllarını anlatan ve Tarih-i Cevdet adıyla bilinen 12 ciltlik Osmanlı tarih kitabını kaleme almıştır. 1855-1865 yıllarında devletin resmi tarihçisi olarak görevlendirilmiş ve bu görevi ifa ederken dönemin siyasi olaylarını yazdığı Tezakir-i Cevdet adlı eserini ortaya çıkarmıştır. 13 Ağustos 1850 yılında Dar-ül Muallimin müdürlüğüne getirildi ve Rüştiyelerde din derslerinde okutulmak üzere Ma’lümât-ı Nâfia adlı kitabı kaleme aldı.
Türkçe yazılmış ilk dilbilgisi kitabı kabul edilen Kavaid-i Osmaniyye’nin, Kavaid-i Türki’nin, mantık dersleri için Mi’yâr-ı Sedad’ın, edebiyatla ilgili olarak Âdâb-ı Sedad’ın ve daha nice eserin yazarı olan Ahmet Cevdet Paşa bütün peygamberleri ve İslam tarihini sade bir dille anlattığı Kısas-ı Enbiya adlı kitabında yazarıdır.
Yaşamı boyunca kendisini birçok konuda geliştirmiş olan Ahmed Cevdet Paşa Ticaret ve Ziraat bakanlığı gibi devlet işlerinde, Mekke-i Mükerreme Kadısı, Osmanlı Kazaskerliği, Suriye Valiliğinin yanı sıra Osmanlı Veziriazamı ve Osmanlı Paşası olarak birçok görevde bulunmuş ve Osmanlı Devletine büyük bir o kadarda önemli hizmetlerde bulunmuştur.
Ahmet Cevdet Paşa İlmi konulardaki bilgisi ve yorumları ile devrin Şeyhülislamlarının ve Ulemalarının dahi dikkatini çekmiştir. Şeyhülislamlığa gelen birçok mektup Ahmet Cevdet Paşa’ya yönlendirilmiş ve bu mektuplara vermiş olduğu cevaplar üslup, akılcı ve açıklayıcı olarak ele alındığında okuyan kişiyi tatmin edecek bilgi ve düzeyde olmuştur. Zira bunlardan birisi 1876 yılında Augsburg gazetesi yazarı olan Doktor Vahmarhayden tarafından şehülislamlığa bir mektuptur. Mektupta, kelam ve felsefe konularında yaptığı araştırmalar neticesinde İslam dininin hak din olduğuna kanaat getirdiğini söylemekte ve İslam’a kabul edilmesini rica etmektedir. Şeyhülislamlık bu kişinin mektubuna cevap yazılmasını, o sırada Adliye Nazırı bulunan Ahmed Cevdet Paşa’ya havale eder. Bu durum resmi olarak ulemadan sayılmamasına karşın paşanın ilminin ne derece yüksek olduğunun göstergesidir.
Mektupta şu satırlar yer almaktadır;
”İslam dininin esası iki sözden ibarettir. Biri Cenab-ı Hakk’ın birliğini tasdik etmektir ki Arapça ‘La-ilahe illallah’ kelamıyla eda edilir. Diğeri Muhammed aleyhisselamı hazretlerinin Allah’ın peygamberi olduğunu tasdik etmektir ki Arapça ‘Muhammedün Rasülullâh’ sözleriyle yerine getirilir. Birinci söz, bir çok ilahlara inanan müşriklerin itikadını reddeder. İkinci söz, Muhammed aleyhisselam hazretlerinin peygamberliğini inkâr edenleri reddeder…”
Şeyhülislamlığa getirileceği söylentilerinin yayıldığı bir sırada onun ikbalinden rahatsız olan zamanın ricali, kazaskerlik rütbesini vezirliğe tebdil ve paşayı Halep valiliği ile taltif etmişlerdir.
Ömrünün son yıllarını çocuklarına ve bilimsel çalışmalarına ayıran Ahmet Cevdet Paşa 26 Mayıs 1895’te Hakkın Rahmetine kavuşmuş ve cenazesi Fatih Camii bahçesine defnedilmiştir.
Peygamber övgüsüne nail olmuş olan Atamız Fatih Sultan Mehmet Han’ın Kabrini ziyaret ettiğiniz vakitlerde Ahmet Cevdet Paşa’ya da bir Fatiha okumayı eksik etmeyelim inşaallah.