Hüznü keder def ola 
Dilde hicab ref ola 
Cümle günah af ola 
Bayram o bayram ola

Şiir malumunuzdur. Her şeyin kolaylaştığı ama sıradanlaştığı, sıradanlık da geldiği yere özensizliği de getiriyor sanırım, zamanımızda bayram arefesinde veya bayram gününde gönderilen toplu mesajlarda, haberlerde, bayram özel(!) programlarında duymuşsunuzdur.

Müminin günahsız geçen her günü bayramdır. Bayramlar da günahların affolması için vesiledir. Bu şekilde dile getirince paradoks gibi görünse de bu durum, futbol deyimiyle, “Al da at!” değil de nedir? “Havf ve reca” ikilisinin recasının vücut bulmuş halidir adeta.

Şair, şiirinin en sevdiğim bu dörtlüğünde bayramı özetlemiş. Hem bayram diye hüznü, kederi def edip sevineceksin hem “günahlara veda (Evet, burada ‘Silahlara Veda’ya gönderme var.)” diyeceksin. Nasibin varsa tabii. Nasıl ki iman bir nasip meselesidir, imandan sonrası da nasiptir. İman sonrası nasibe imanı korumak da dahil bittabi.

Can bula cananını 
Bayram o bayram ola 
Kul bula sultanını 
Bayram o bayram ola

Burada da Alvarlı Efe Hazretleri günümüz tabiriyle herkesin bayramı kendine demiş aslında. Elini öpecek kimsen, bayram namazına giderken yolda getirdiğin tekbirlere eşlik edecek evladın, namaz dönüşü temizliğin son demlerini ifa eden annen veya kahvaltıyı hazırlayıp evladınla seni bekleyen hanımın yoksa bayramın da anlamı yok demiş.

Kendileri, “Nerede o eski bayramlar?” sorusunun “Bayramınız mübarek olsun.” cümlesi kadar sık kullanıldığı devirlerde yaşamış mıdır bilmem ama muhtemelen bu şiiri her şeyin normal olduğu zamanlarda yazmıştır (En azından gerçek bayramın olduğu bir zaman diliminde yaşamıştır.). Eski bayramları başımızın üstünde unuttuğumuz ama kaybettiğimizi sandığımız gözlüğümüzü arar gibi aradığımız zamanlarda elimizdeki bayramdan da olduk. Bayram alışverişi yapamadan, bayramlık giyemeden, misafirlikte baklava yiyemeden, “Bunu da ye çocuğum!” cümlelerine maruz kalmadan bir bayram(!) geçirdik.

Modern çağın gerekliliklerine uyup her şeyin yanından koşarak geçerek modern insan olduğumuz çağımızda, modern insanlar olarak eskisini bile anamayacağımız bir bayram yaşamış, daha doğrusu yaşayamamış, olmanın hissettirmesi gerekenleri hissedebildik mi acaba?

Yoksa evimizin bilmediğimiz köşelerinin farkına vardığımız bu süreçte, beynimizin, gönlümüzün bilmediğimiz, göremediğimiz bir köşesinde mi kaldı bu hissiyat?

Sahi normal zamanların insanı Alvarlı Efe Hazretleri, “yeni normal” zamanlarda yaşamış olsa bu şiiri;

“Camilerde namaz kılına
İnsanlar doya doya sarıla
Maskeler hep çöpe atıla
Bayram o bayram ola” şeklinde mi yazardı?

*Bayram sabahı yazılmaya niyet edilmiş, yazılamamış, “yazmasam ölecektim” mesabesinde olunca bu başlıkla yazılmış bir yazı.