BAB: Yolcu Dergisi’nin yayın hayatındaki hedefi nedir? Hedef kitlenizde ve okurlarınızda sizce eksik olan yanlar ve onlara katmak istedikleriniz nelerdir?
Ömer İdris Akdin: Yolcu Dergisi sıradanlığın dergisidir. Sıradanlaşmanın değil. Sokakta yürüyen adam, camdan bakan hanımefendi ya da kaldırımın sökülmüş taşı. Her halde mutlaka şehirli… Hedeflediğimiz bir kitle yok. Yürüyüşümüzde bizimle kim birlikte olmak istiyor ise onunla devam ederiz.
Bu açıdan kimsede eksik ve kusur aramayız ki her yaratılmış eksik ya da kusurludur. Bu baştan kabul ile okuyucumuza baktığımızda ona vereceklerimiz değil onunla paylaştıklarımızdır önemli olan. Okuyucumuzu yeryüzüne nazar ederken bulduk. Onunla başladık, onunla yandık ve onunla piştik. Çünkü durağan değilsin. Yürüyorsun ve elbette hata yapacaksın. Elbette eksik olacaksın ve elbette bunun için Allah’a sığınacaksın.
BAB: Yolcu Dergisi’nin her ay okurlarına ulaşmak için yoğun bir çaba harcıyor. Bu hazırlıktaki heyecanınızı ve çabanızı bizimle paylaşır mısınız?
Ömer İdris Akdin: Dergimiz 45 günde bir yayınlanır. Her 45 gün bizim için yeni bir başlangıcı ifade eder. Çünkü elimizi tutan, elinden tuttuğumuz insanları hiç değilse umutsuz kılmamalı. Sonra, hani bir durum karşısında bir hareket yapman, bir şey söylemen gerekir de bir türlü olmaz ya. Devreye Yolcu girmeli ve okurumuz ‘işte bu’ demeli. Yani taşı gediğine koyduğumuzda mutlu oluyoruz. Bu da anı iyi takip etmekle oluyor. Evet şiir, öykü, deneme vb edebi tarzı barındırıyoruz ama bunun ötesinde boynumuzda vebal olan, söylenmesi gereken ne varsa üslubuyla beyan ediyoruz. Kimseyle paylaşmayacağımız özgürlüğümüz ve biraz da donkişotluk… Bu tavır bizi güzelleştiriyor, okurumuzu da.
BAB: Yolcu Dergisi sadece dergi yayını ile sınırlı kalmayıp, kitaplarıyla da okurlarına uzun soluklu bir okuma zevki sunmaya çalışıyor. Bu fikir nasıl ortaya çıktı, asıl hedefiniz nedir?
Ömer İdris Akdin: Bir yayın çerçevemiz var ve bu çerçeve de okurla aramızda köprü olan her şeye talibiz. Kitap çalışmalarımız devam ediyor. Kitap bir birikmişliğin ciltlenmiş halidir. Kolay değil 20 yıldır ve 100 sayıdır yazıyoruz. Bu sürecin hasıla olarak bazen kitap yayınlıyoruz. Ama asıl uğraşımız Yolcu’yu dik ve amansız bir savaşçı olarak ayakta tutmak. Bunun yanında dijital yayıncılık ve sosyal medya kanallarını da olabildiğince kullanıyoruz. Lakin kâğıdın kokusu, sanırsın Tanrı’nın kokusu… Bir başka.
BAB: Derginin aylık yazı içeriğini hangi kıstaslara göre belirliyorsunuz?
Ömer İdris Akdin: Dergi iki ana konseptten oluşur. Her sayı böyledir. Birincisi bizim mevcut durum karşısında söylemek istediklerimizden oluşan metinler, ikincisi edebi metinler. Yani söz muhatabına nasıl ulaşır. Yerde kalmaz ve bir yaraya merhem olur, bunun derdindeyiz. Zaten hayatın anlamını bilenler Yolcu’nun ne zaman neyi söyleyeceğini tahmin ederler ve ona göre beklerler. Bu bekleyiş dahi insanı güzelleştirir. Yazanı güzelleştirir, okuyanı güzelleştirir.
BAB: Okuyucu sayınızın azalması ya da artması motivasyonunuzda ne gibi etkiler oluşturuyor? Kendinizi, yaptığınız işe hangi düşüncelerle adapte ediyorsunuz, sizin için itici güç nedir?
Ömer İdris Akdin: Okur sayısının azalması ya da çoğalması ile ilgilenmiyoruz. İşimizi iyi yapıyor muyuz, zamana ve tarihe not düşüyor muyuz, ona bakıyoruz. Bizi bir kişi okusun, sahici okusun. Bizimle bir kişi yürüsün lakin düştüğümüzde elimizden tutsun. Bu; hepsi bu. Hakkari’nin bir köyünde dağ menekşesi gibi yazan bir genç kızın yüreğinde daha mübarek nedir ki? Yeter ki o yazsın biz okuyalım. Yazsın yeter ki dergiyi yakalım. Bizim için okur yalnızca bir metni okuyan değildir. Okur, aynı zamanda dergide yayınlanan yazılardan da sorumludur. Çünkü birlikte yürüdüğümüz bir yol bu.
BAB: Yolcu Dergisi’nin çıkışından günümüze dek unutamadığınız olumlu ya da olumsuz anılarınızı bizimle paylaşır mısınız?
Ömer İdris Akdin: Bir çok anımız var elbette. Özellikle 28 Şubat döneminde… Bir gün derginin ofisinden aradılar beni. Hocam terörle mücadeleden geldiler siz de gelirseniz iyi olur dediler. Dergiye girdiğimde iki kişi oturuyor karşımda. Tanıştırdılar kendilerini. Emniyetten, terörle mücadeleden geldiklerini, derginin mahiyetini, ne zamanlar çıktığını dergide kimlerin yazdığını sorduktan sonra pala bıyıklı sivil komiser cebinden çizgili bir kağıt çıkardı. Kızım… dedi;, derginizi çok seviyor ancak şu sayılar eksikmiş, talep ediyor… 28 Şubat dönemiydi, polis hep peşimizdeydi.
BAB: Son olarak bizim gibi genç okur-yazarlara ne gibi tavsiyeleriniz olur?
Ömer İdris Akdin: Bol yıldızlı bir gece bulun. Yüksekçe bir dağa çıkın. Allah’ın ve sevdiğinizin adını haykırın ve oturup semaverde çay demleyin. Birbirinize şiirler biriktirin, iyi şairlerden iyi şiirler olsun heybenizde. Mutlaka yazmak için program yapmayın. Çoğunlukla susmak kendine çekilmek, kendinde kalmak daha hikmetlidir. Bu hikmet ile baktığınızda durumu- olan biteni farkedebilirsiniz. Ya da aziz suyun üstüne küçük bir çöp olmak ne güzel (Bu arada Fuzuli’nin Su Kasidesi’nden başlayabilirsiniz). Vesselam.
*Bu sözlerle, minnettarlıkla, samimiyetle ve teşekkürlerle noktalıyoruz güzel röportajımızı. Bu kadar içten ve samimi cevapları için Yolcu Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Ömer İdris Akdin’e en içten teşekkürlerimizi sunuyoruz. Bizler bu röportajı siteye girerken defalarca okuduk bu yazıyı ve yüzümüzde hep aynı tebessüm ve gülümseme vardı, umarız ki “okurumuz da bu sorumluluğu” üstüne alacaktır. Bol yıldızlı gecelerde görüşmek üzere, sevgiyle kalın.