Filistin’e uğradınsa ve Akkâ’ya yolun düştüyse söyle; hasretimi çekenler ne alemde,  hasretini çektiklerim nasıl?”   Arif  N. Asya / Kubbeler

Semavi dinlerin kutsal saydığı, farklı etnik unsurları içinde barındıran, insanın çokça can verdiği, uğrunda savaşların yapıldığı, adına ağıtlar yakılan, şiirler yazılan şehir…

Bir şehir düşün ki; peygamberlere mihmâdârlık yapmış, görmediği hükümdar kalmamış, kimisini yaşatmış, kimisini uğrunda  fedâ-i cân için gâye…

Öyle bir şehir ki, toprağı kan ile sulanan, havası barut kokan…

Bu şehrin adı, Kudüs’tür.

Kudüs için yazılacak birçok mes’ele vardır, ancak bir hususa dikkatiniz çekmek istiyorum.

Kudüs’ün, sıradan bir şehir olmadığını biliyoruz. Bu şehri önemli kılan birçok sebepten bahsedebilir. Yahudiler için büyük öneme sahip olan şehir, Hristiyanlar açısında da bir o kadar kıymetli. Peki, Müslümanlar için bu şehrin önemi nedir?

Müslümanlar için bu şehir kırmızı çizgidir, ilk kıbledir, ayettir, hadistir, şehittir. Bu şehir, kardeşleri tarafından kuyuya atılan küçük kardeştir. İstanbul tarafından, Kahire tarafından, Bağdat tarafından, Mekke tarafından, Trablus tarafından, Tunus tarafından ve İslamabad tarafından kuyuya itilen küçük kardeştir. Yedi kocaman kardeşi tarafından kuyuda unutulan şehirdir. Müslümanların gözbebeği, ilk kıblesi olan şehrin adıdır; Kudüs…

Müslümanlar için mucize demektir. “Sıddık” lakabını Ebubekir’e verilmesine vesile olan şehirdir. Bu şehir hediye demektir, Müslümanlar için namazdır, Allah’a ortak koşmayanın affedileceği muştusudur. Müslümanlar için Kudüs, Mi’râç demektir.

Allah Teâlâ buyurdu ki;

Bir gece, kendisine ayetlerimizin bir kısmını gösterelim diye (Muhammet) kulumu Mescid-i Haram’dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Âksa’ya götüren Allah noksan sıfatlardan münezzehtir; O gerçekten işiten, görendir. ( İsra Süresi 1.ayet)

Müslümanlar için ilk buluşma yeridir, Bir olan Hakka, tek vücut olarak ilk secdedir. Kudüs, Müslümanlar için evvel ve ahîrdir.

Filistin’deki mazlumların feryatlarını cihâna duyurmak için müminlik şartı aramak yersiz ve garip olacaktır ki, Orta Doğu coğrafyasının her bir karesinde yaşayan insanların acılarını dindirmek ve canilerin ihtiraslarını duyurmak için toz tanesi kadar vicdan sahibi olmak kâfidir.

Kudüs’ün esâfile bırakılmasının barışa katkı sağlayacağını, Orta Doğu’nun tekrardan huzur bulacağından dem vurulmakta, lakin bu söylemler açıkça savaş çığırtkanlığıdır. Müslümanların ılımlı olması ve Kudüs’ün -terörizme- teslim edilmesine saygı gösterilmesinin talep edilmesi ise, müminlerin kılıçlarını gömmelerini ve Kudüs sevdasında vazgeçmelerini söylemektir. Elbette ki, bu çağrıların karşılık bulması gerekiyor.

Va’d-i ilâhi İslam’ın, bütün edyâna galebe çalacağını; bir gün yeryüzüne hâkim-i mutlak kesileceğini va’d ediyor. Hem va’d ile kalmıyor, bu va’din gerçekleşeceğine kendisini  şâhid tutuyor:

Öyle bir hâkim-i ezelidir ki: İslam’ın bütün edyâna galip çıkarmak için, Peygamberini hem irşad, hem o dinin telkin vazifesiyle göndermiştir; buna şâhid ise Allah kâfidir. (Fetih, 28)

Ey Müslümanlar! Geliniz, ye’sin, gevşekliğin ve gayretsizliğin yerleştiği vücutlarımızı silkeleyelim, Kur’ân-ı Kerîm’de va’d edilen galibiyet için bir an evvel yürümenin çaresine bakalım. Nuri Pakdil’in dediği gibi:

Yürü kardeşim,
Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin.

Filhakika, her biri rezil emel besleyen sûfliler kendi seciyeleri itibariyle ihtiraslarına engel gördükleri İslam’ı yere sermek için her histe, her fikirde, her konuda birleşiyorlar da; Müslümanlar son derece lâkayd, hissiz ve fikirsiz davranıyor, tefrikaya düşüyor. Müslümanlar arasındaki râbıtayı kuvvetlendirerek şerlerden hâyr ortaya çıkarabilir, artık Müslümanlar geçirdikleri felâketlerden ders çıkartarak, uyanmalı ve bütün tefrikalardan vazgeçmeli, kalplerdeki hırs ve tama’ları terk ederek, Kur’an ve sünnet-i seniyye etrafında yekvücut olmalıdır.

Bugün Filistin topraklarında yaşayan her birey Allah tarafından seçilmiş kutlu insanlardır. İslam’ın mîr’âcı Kudüs’te gerçekleştiği gibi, Filistinli kardeşlerimiz eliyle de cihat bayrağı yükselmektedir.Binaenaleyh esbâb-ı iman küçük kardeşi etrafında birleşmesini Allah’tan niyâz ederim.

Unutulmamalıdır ki, yarınlarda İslam için istikbâl vardır.

 

Fotoğraf : Abdullah Çadırcı