Osmanlı Devleti’nin davası; kuru bir cihangirlik emelinden ziyade kılıcının ulaştığı her yerde adalet ve şeriatı yeryüzünde yaymak ve İslam adalet bayrağını dalgalandırmaktır. Bunun için Şarka ve Garba sayısız seferler düzenlenmiştir. Kimisi dilden dile yayılmış, kimisi tarihin sayfalarına altın harflerle yazılmıştır. Bunlardan birisi de Kanuni Sultan Süleyman’ın emriyle Barbaros Hayrettin Paşa ve Lütfi Paşa’nın kumandası Osmanlı ordusunun Korfu kuşatmasıdır.

Osmanlı Devleti ile Venedik arasındaki ilk ciddi ilişkiler Fatih Sultan Mehmet zamanında olmuştur. Venedik, Katolik Hristiyan inancı dolasıyla Papalığın ciddi gücü konumundaydı. Bunu bilen Fatih Sultan Mehmet, Hristiyan birliğinin oluşmaması içinde Venedik’e yakın davranmış. Kanuni Sultan Süleyman’da garptaki hareket alanın rahatlaması için Sultan II. Mehmet ile aynı politikayı izlemeyi tercih etmiştir.

Kanuni Sultan Süleyman daha şehzadelik yıllarında Venedik doçlarının oğluyla yakınlık kurmuştur. Şehzade Süleyman’ın Taksim’de Venedik doçuna hediye ettiği çiftilikten mütevellitte o bölge “Beyoğlu” diye anılmıştır.

Sultan II.Mehmet her ne kadar Venedik’i desteklese de, Venedik daima Roma Germen İmparatorluğu’nun yanında yer alıyordu. Osmanlı’nın Kutsal Roma’ya karşı Osmanlı- Fransız ittifakına katılma çağrısına sessiz kalan Venedik’e karşı 1537 yılında sefere çıkıldı.

Kanuni ve Sadrazam Ayas Paşa Korfu Adası fethi için karadan hareket ederken, Barbaros Hayrettin Paşa donanmasıyla birlikte Korfu Adası’nın karşı sahillerinde yer alan Otranto Kalesi’ni kuşatmıştır. Fatih Sultan Mehmet zamanında Gedik Ahmet Paşa komutasındaki orduyla ilk kez kuşatılan Otranto Kalesi, ikinci kez kuşatılmış bulunulmaktaydı.

23 Temmuz 1537’de Otranto Kalesi ikinci kez fethedilir, ancak 3 hafta sonra kale boşaltılır, donanma karşı sahile geçer ve Korfu Kuşatması başlar. Korfu Adası’nın kuşatmasında çok zayiat verilmiştir, ancak dayanacak gücü kalmayan Venedikliler barış istemek zorunda kalmıştır.

Bu sefer sonucunda Venedikliler 300000 altın savaş tazminatı ödemeyi kabul etmiş, Mora tüm limanlarıyla beraber Osmanlı’ya bırakılış, ayrıca Venedik Kutsal Roma birliğine dahil olamayacağının sözünü vermiştir.