Hareket hâlinin, uyanıklığın tam zıttı yani bir sükûn hâli olan uyku, sıhhatli yaşamın temel ihtiyaçlarından biridir. Uyku, bütün bedenin, duyguların ve nefsin hareketlerinin durduğu, yalnızca göz hareketlerinin devam ettiği bir durum olup başlıca iki faydası, dinlenmek ve yiyecekleri hazmetmektir.

Uyku esnasında, yiyecekler midede hazmedilip hıltlar halinde kana karışır, hafif ve hoş buharlar olarak beyne ulaşır. Bu durum beyinde ve vücutta bulunan sinirleri gevşeterek kişiyi, dinlenme hâline sevk eder. Bu sebepten uyku, hem beyin vasıtasıyla bütün beden kuvvetlerini sakinleştirerek tazeler, hem de hazmolunan yiyeceklerin hılt haline dönüşüp vücutta gerekli yerlere dağılması sonucu canın kuvvetini artırır. Aynı zamanda uyku sırasında vücuttaki ısı karın kısmına toplandığından, buranın haricindeki bölümlerde ve bedenin dış kısımlarında soğukluk meydana gelir ve kişi uyurken üşüyerek örtünme ihtiyacı hisseder. “Uyuyanın üzerine kar yağar.” denmesi bundandır. Uyuyan kişide “rûh-ı nefsânî” denilen nefsin kuvvetleri evvela serbest kalıp hareketlenir, daha sonra ise istirahate çekilir. Bu kuvvetlerin yollarını düzenlemesinden ötürü uyku, hayatın cevherinin bozulmasını önler.

Sıhhatli bir uyku için..

Çelebi Mehmed dönemi âlimlerinden Hekim Abdülvehhâb Mârdânî, 15. yüzyılın başlarında yazmış olduğu “Kitâbu’l Müntehab Fi’t-Tıbb” isimli eserinde sıhhatli bir uyku için şu tavsiyelerde bulunur:

“Bilgil kim, uyumanun yigregi oldur kim, taam maide ağzından indügden sonra ola. Ve uyhu i’tidal ile gerekdür, yani ne çok ve ne az, ta kim kuvvet fiiline mütemekkin ola. Ve ruhun cevheri arta. Ve açla uyumak katı muzıdur ve gündüz uyumak dahi muzırdur, zira andan rutubete mensub olan marazlar hasıl olur ve hem benzi harab ider. Ve arka üstüne yatmak dahi muzıdur. Anınçün kim, bedenin fuzuli bir yanaya dahi müteveccih olur. Ve ammâ yakaza yani uyanukluk, ifrat-ıla olıcak, bedeni tahfif ider ve rutubetlerini kurıdur ve taamı sinmege men ider ve mizacı fesada virür. Ve eger be gayet ifrat-ıla olurısa, âdemi delirdür.”

“Uyumanın tercih edilen zamanı, yemeğin mideyi terk etmesinden sonrasıdır. Uyku, bedenin gücünü toplayıncaya ve ruhun cevherinin arttığı ana kadar, ne çok, ne de az yani gerektiği kadar olmalıdır. Aç karnına uyumak, gündüz vakti uyumak, rutûbete bağlı hastalıkların ortaya çıkmasına yol açtığından çok zararlıdır. Arka üstü yatmak da bedenin fazlalıklarının o yana toplanmasından dolayı zararlıdır. Uzun süre uyanık kalma bedeni hafifletir, rutûbeti kurutur, yemeğin hazmini engeller, mizâcı bozar. Aşırı uykusuzluk ise insanı delirtir.”

Uyku için en münasip vakit, yemeğin mideden bağırsaklara geçmeye başladığı zamandır ki bu da yemekten yaklaşık 2 saat sonrasına tekabül eder. Dolu mideyle yatan kişi yatakta istediği gibi rahat edip uyuyamaz ve döner durur. Beynini istenmeyen buharlar ve düşünceler basar. Dolu mide ile uyumak hazma mani olur, nezleyi artırır ve başka türlü hastalıkların doğmasına sebep olur. Aynı şekilde mide çok boş iken uyumak da zararlıdır; vücut ısısını azaltır ve bedeni zayıflatır.

Tabii uyku gece uyunan uykudur. Gündüz uykusu; bedeni gevşek ve güçsüz bırakır, benzi sarartır, vücuda ağırlık verir, rutûbetten dolayı meydana gelen hastalıkları ve nezleyi artırır, hazma ve tene zarar verir. Eğer gece uyunmamışsa ve gündüz muhakkak uyumak icap ediyorsa, öğle vakti öğle yemeği hazma geçince uyunmalıdır ki bu, Efendimiz (s.a.v.)’in sünneti olan kaylûle uykusudur. Uyku mümkün olduğunca her gün aynı vakitlerde uyunmalıdır. Osmanlı hekimlerinin tabiriyle: “Her türlü fiili vaktiyle etmek gerek kim faydası ola.” Hz. Ömer (r.a.) de “Sabahın erken vaktinde uyumaktan sakınınız. Zira ağız kokusu, ruhi dengesizlik ve mizacın bozulmasına sebep olur. Uyku, kuşluk vaktinde uyuyana akıl noksanlığı, ikindide uyuyana ise delilik getirir.” buyurmuştur.

Sıhhatli bir uykunun süresi 6-8 saat arasında olmalıdır. Saat 22.00 – 23.00’den 04.00 – 05.00’e kadar olan süre uyku için ideal zaman dilimidir. Yani Güneş doğmadan kalkmak ve batmadan uyumamak çok mühimdir. Çünkü bu saatlerde bütün organ ve sistemleri harekete geçiren hayati hormonlar üretilir. Bilhassa yalnızca karanlıkta salgılanan ve ergenlikte gelişimi sağlayan, üremede ve hormon üretiminde etkili olan, bağışıklık sistemini güçlendiren “melatonin” isimli hormon için saat 21.00 ile 04.00 arasındaki vakit hayati önem taşır.

Sağ tarafa, başı göğse doğru eğip, dizleri karna, kolları göğse çekerek yatmak en iyi uyuma pozisyonudur. Bu pozisyon kalbe, kan ve enerji dolaşımına ve sindirilen yemeğin mideden bağırsağa inmesine kolaylık sağlar. Sağ tarafa yatıldığı vakit sol burun deliğinden alınan nefes sağa göre artar ve bu durum parasempatik sinir sistemini harekete geçirerek kalbin yavaşlayıp tansiyonun düşmesine sebep olur. Dolayısıyla uykuya dalma kolaylaşır. Hazmı zayıf olan kişilerde ise bir müddet sola yatma ihtiyacı hasıl olabilir. Böylelikle yemeğin midede daha uzun süre kalması sağlanır.

Yüz üstü yatmak, hekimlerce en zararlı bulunan yatış şekli olmuştur. Buna sebep, bu pozisyonun gözlere zararlı olması, göğüs ve baş ağrısı yapması gösterilebilir. Osmanlı hekimleri, pek çok hastalığa ve unutkanlığa sebep olduğundan dolayı sırt üstü yatmayı da tavsiye etmemişlerdir. Sırt üstü yatarken, normalde beyinde oluşup burundan atılması gereken hıltlar –bunu geniz akıntısına benzetebiliriz- ya sinüslerde toplanarak iltihaba ve baş ağrısına sebep olur, ya da sürekli olarak akciğerlere ve mideye akarak öksürüğe, mide bulantısına yol açar veya verem gibi akciğer hastalıklarının oluşma riskini artırır. Bunun yanı sıra eklem, sinir ve sırt ağrılarıyla birlikte kulunçlara da sebep olur.

Yatmadan evvel çok ve karışık yemek uyku esnasında ağız akıntılarına sebep olabilir. Bunun için beslenmeyi düzeltmek ve yemekten en az 2-3 saat sonra uyumak şarttır. Pek çok insanın muzdarip olduğu uykuda horlama, geç saatlerde yemek yeme alışkanlığından, hazımsızlık, küçük dilde şişme ve kalbin zayıflamasından kaynaklanır. Horlamadan tamamen kurtulmak için bağırsak ve karaciğer hastalıklarından korunmak, yemeği azaltmak, sağlıklı gıdalar tüketmek, “ع” ve “غ” harflerini doğru telaffuz ederek, Kur’an-ı Kerim’i nefes kontrolüyle okumak gerekir. Geç vakitte çok yenen yemek, aynı zamanda uykuda karabasan ve kabuslara da sebep olur.

Kısacası vaktinde ve yeterli sürede uyunan dengeli bir uyku; bedenin her türlü hayati kuvvetlerini yerinde saklar, aklı artırır, gönlü ferahlatır, bedeni hafifletir, ağza tat verir, sinirleri kuvvetlendirir, beyni temizler, gıdaları sindirir, huyları güzelleştirir, göz nurunu artırır ve yüzün rengini güzelleştirir.

Kaynakça:
– Sağlığın Can Damarı – Prof. Dr. Ayten Altıntaş, Yediveren Yayınları
– Gerçek Tıp – Aidin Salih, Sade Hayat Yayınları
– Kitâbu’l Müntehâb Fi’t-Tıbb – Abdülvehhâb bin Yusuf İbn-i Ahmed el-Mârdânî, Merkezefendi Geleneksel Tıp Derneği