Kadim tıp, pek çok sahada modern tıbba nazaran yetersiz gibi görünse de, “Hıfzı’s sıhha” yani sağlığı korumak hususunda modern tıbbın bana göre henüz erişemediği bir noktadadır. Çünkü kadim tıpta hekimler, hastalığı tedavi etmekten ziyade onu önlemek ve sıhhati berdevam kılmak için çalışmışlardır. Bugün her yerde duyduğumuz “Sağlıklı Yaşam” ifadesi, o günlerde hekimlerin tecrübe ederek ve bilhassa Efendimiz (s.a.v.)’in tavsiyelerine kulak vererek meydana getirdikleri bir dünya demekti. Biz de bu kez, sağlıklı yaşam için en önemli ve vazgeçilmez unsur olan ‘hava’dan bahsedeceğiz.
Tıp kitaplarında hava bahsi “Latif ve göze görünmez bir madde olan hava, insan için en lüzumlu ve en vazgeçilmez olanıdır, nefes için beden ona muhtaçtır.” diye başlar. Yine eski tıp kitaplarında, ihtiyacımız olan taze hava için “Ömrümüzün mayası gibidir.” ifadesi yer alır. Madem taze ve iyi hava bizim için bu denli mühim, o halde iyi havanın hususiyetlerine bakalım..
Evvela iyi hava ‘ılıman’ olmalıdır. Yani ne insanı üşütecek ve titretecek kadar soğuk, ne de tasalandıracak ve terletecek kadar sıcaktır. Hava, kendi mizacına uygun olarak saf, temiz ve duru olmalıdır. Tozdan, buhardan, kötü kokulardan ve dumandan arı olmalıdır. Ayrıca Osmanlı hekimlerinin tavsiye ettiği üzre ceviz, incir gibi büyük gövdeli ağaçların altındaki hava da iyi olmadığından, bu ağaçların altında uzun müddet oturulmamalıdır. Yerleşim yerleri çukurda değil tepelerde, kuzey tarafı açık, iyi ve soğuk rüzgarların etkisi altında olan yerlerden seçilmelidir. Mevsimlere göre değişiklik arz eden hava, mevsimin tabiatına uygun olmadığında da hastalıklara kapı aralar. Bu yüzden sıcak geçen kış günleri ve soğuk seyreden yaz günleri sıhhat açısından faydalı görülmemiştir. Kısaca söylemek gerekirse iyi havanın göstergesi şudur: İnsan baktığı zaman temiz, saf görünmeli, burnuna rahatsız edici kötü kokular gelmemelidir. İnsan bu havayı soludukça rahatlamalı, başı ağrımamalı ve gündüz vakti uykusu gelmemelidir.
Sıcak havanın sıhhatimize etkileri..
Sıcak hava, evvela vücudu zayıflatır ve benzi sarartır, yüreği kızdırarak susuzluğa sebebiyet verir. Bu hasletlerinden dolayı vücuttaki unsurların dengesini bozarak hastalıklara karşı direnci azaltır.
Sıcak hava, demevî ve safrevî mizaçlı kimselerde, bu mizaçlar sıcak karakterli olduğundan, daha etkilidir. Böyle kimselerde zaman zaman baş ağrısına, burun kanamalarına ve ateşlenmelere sebep olabilir. [Hılt ve mizaçlarla ilgili daha geniş bilgi için bkz: Dâr-üş Şifâ #3 : Ahlât-ı Erbaa]
Sıcak havanın zararlı etkilerini bertaraf etmek için neler yapmak gerekiyor peki? Evvela elleri, yüzü ve ayakları soğuk suyla yıkamalı ve gülsuyu, kâfur, sandal gibi soğuk karakterli ilaçları koklamalı. Bundan başka, serinletici şerbetler de sıcak havalar için hayat kurtarıcıdır. Limon şerbeti, koruk şerbeti, anberbâris, ribâs ve nilüfer şerbetleri soğuk karakterli şerbetlerden. Yine soğuk karakterli olan koruk suyuyla pişirilmiş kabak yemeği, sirkeli marul salatası ve hıyar yemek de sıcağın zararlı etkilerine karşı korunmada yardımcı olacaktır.
Sıcak hava, yalnızca soğuk mizaçlı kimselere yani balgamî ve sevdavî mizaçlılara ve soğuktan ötürü üşütmüş olan kimselere faydalıdır. Böyle insanlarda vücuttaki rutubetin dışarı atılmasına yardımcı olarak ahlâtı dengeye getirir.
Peki ya soğuk hava?
Çok sert olmamak kaydıyla soğuk hava; vücuttaki cerahati azaltacağından, ter gözeneklerini bağlayıp nem kaybının önüne geçeceğinden ve vücudun doğal ısısını bir miktar artıracağından, sağlıklı kimselerde bedeni kuvvetlendirir ve pekiştirir. Çok katı soğuk havalar ise tam aksine, vücutta başta kan olmak üzere tüm sıvıların dengesini bozacağından, organlarda fonksiyon kaybıyla başlayıp ölüme kadar gidebilen bir tabloya sebep olabilir.
Soğuk havanın zararlı etkilerinden korunmak için birkaç küçük önlem sıralayalım..
İlk dikkat edeceğimiz husus, ellerin ve ayakların soğuk kalmamasını sağlamaktır. Bunun için de eller ve ayaklar, bilhassa soğuğa çıkmadan evvel belesân yağı, çörek otu yağı, sedef otu ve neft yağı gibi sıcak karakterli yağlar ile ovulmalıdır.
Çok fazla sert ve soğuk havaya maruz kalmış kimselere, derhal hamama gitmeleri önerilir. Fakat hamamın sıcak kısımlarına, yavaş yavaş ve tedricen geçilmelidir. Aksi halde vücutta şok etkisi meydana gelebilir. Bu kişiler, hamamda vücutlarını özel bir su ile ovdurmalıdırlar. Bu özel su; buğday kepeği, papatya ve menekşe çiçekleri ile ebegümeci kaynatılmasıyla elde edilir. Ayrıca bu kişiler, yüreği ve vücudu ısıtacak yiyecekler ve macunlar yemelidirler. Bunlar; devâ-i misk, cevâriş-i câlinûs, mesridîtus, tiryâk-ı kebîr ve tiryâk-ı erbaa gibi pek çok baharatın şekerle pişirilmesinden elde edilen tiyaklardır (Zehirlenmelerde ve salgın hastalıklarda, bağışıklık sistemini harekete geçirerek tedavi eden bir çeşit ilaç grubu.) Bunun yanında zencefil ve zürünbâd gibi tek bitkiden yapılan murabbalar (marmelatlar) da sıcaklık vericidir. Karanfil, öd ağacı ya da amber şerbeti kaynatılıp kahve gibi sıcak sıcak içilmelidir.
Zencefil Murabbası Yapılışı;
Taze zencefil kökü soyulup rendelenir, şeker ve balla kaynatılır. Zencefilin tadı acı olduğundan, içine zencefil miktarınca elma rendesi de katılabilir. Marmelat koyulaşınca ateşten alınıp soğutulur. Ağzı kapalı kavanozlarda saklanır ve soğuk havalarda bir kaşık yenerek vücudun ısınması sağlanır.
Zencefil tozu kullanılacaksa; bu toz, iki misli balla karıştırılır ve bu karışım gerektiğinde kullanılır.