Ortadoğu’da yıllardır süregelen savaşlar sadece sonu olan bir kaynak için mi?

Elbette hayır. Burada sadece fikirler, inanışlar, canlar değil, tarih de bir katliamın pençesindedir. Buna Ortadoğu coğrafyasında yapılan kazıların bilimsel bir anlayışla ilerlememesi, aksine yağmacı bir tavır sergilemesi örnek gösterilebilir.

Her eski eser, tarihten bir parçanın kalıntısıdır ve bu kalıntılar geçmiş ile günümüz arasındaki bağı sürdürmektedir. Bu bağlar aracılığıyla bir toplumun tarihi gün yüzüne çıkarılabilmektedir. Nitekim geçmişinden bihaber olan bir neslin geleceğinin parlak olması beklenemez.

Kültür mozaiği gelişmemiş ülkeler, özellikle batı ülkeleri başka medeniyetlerin değerlerinden beslenmişlerdir. Kültür dedikleri şeyi oluşturmak için doğu toplumlarını sömürmeleri bunun bir sonucudur.

Eskiden beri Anadolu’da eski eser kaçakçılığı yapılmakla birlikte en yaygın olduğu dönem XIX. yüzyıldır. Avrupalıların Osmanlı ülkesinde izinsiz kazılar yapmaya başlamasının tarihi XIX. yüzyılın başlarına kadar gider. Bu tarihlerden itibaren İngiliz ve Fransızlar Ortadoğu’da yaptıkları kazılarda ele geçirdikleri eserleri kendi ülkelerine kaçırmışlardır. Eser kaçırma konusunda adeta rekabet halinde olan İngiltere, Fransa, Avusturya ve Almanya gibi devletler hem Ortadoğu hem de Anadolu’dan getirdikleri arkeolojik eserlerle müzelerini doldurmaya başlamışlardır (Önder, 1990: 481; Muşmal, 2009a: 35).

Peki Osmanlı Ne Yaptı?

1881 yılında Osman Hamdi Bey günümüz İstanbul Arkeoloji Müzeleri’ni oluşturan Müze-i Hümayun’a, II. Abdülhamid tarafından müdür olarak atanmıştır. Müze-i Hümayun müdürü olarak ilk işi eski eserlerin yurt dışına götürülmesini yasaklayan bir tüzük hazırlamak olmuştur. Yürürlükte bulunan 1874 tarihli “Asar-ı Atika Nizamnamesi”ni 1883 yılında yeniden düzenler ve bu yeni düzenleme ile Batılı ülkelere Osmanlı topraklarından eski eser kaçırılmasını önlemiştir.

Osman Hamdi Bey’in bu çabalarının devamı olarak günümüzde yurtdışına kaçırılan eserlerimizin Özvatanlarına iadesi için gerekli çalışmalar yapılmaktadır. 2003’ten bugüne kadar toplam 4 binden fazla eserin yapılan takip ve hukuki süreç neticesinde Türkiye’ye iadesi sağlandı. Bunlardan bazıları: Perge Antik Kenti’nden kaçırılan Yorgun Herakles’in üst kısmı,  Elmalı Sikkeleri, İskoçya’da ele geçirilen Altın Taç, Fransa’dan İadesi Sağlanan Bronz Dağ Keçisi Heykelciği…

 

Yazarın Notu: Ait oldukları coğrafyadan koparılıp binlerce km. uzaklıktaki müzelerde adeta bir sıla hasreti içerisinde olan eserler bugün Batı’nın özdeğerleri olarak gördüğü medeniyet, demokrasi, kültürel mirasa saygı gibi kavramların sorgulanmasına sebebiyet vermektedir.