İnsanlık zor bir imtihan sürecinden geçiyor. Acizliği, fakr halini sonuna kadar hissediyoruz bugünlerde. Kendi içimize döndüğümüz, muhasebeyi derinlere kadar yaptığımız bir zaman dilimindeyiz. Belki kıyamet yaklaşıyor diyor kimileri, daha bu başlangıç diyenler var; daha nice felaket senaryoları üretiyor bazıları da. Oysa, şu ayet sanki her şeyin açıklamasını yapıyor bize, neden diye sorduğumuz sorunun cevabı apaçık belli işte.
“Başınıza gelen herhangi bir musibet kendi ellerinizle kazındıklarınız yüzündendir. Bununla beraber Allah yine de çoğunu affeder.”
Şûra Suresi 30. Ayet
Bizler bu ayetin nedenlerini ve niçinlerini ferdi anlamda kendimize sormamız gerekiyor diye düşünüyorum. Bizler zaten âhir zaman ümmetiyiz ve biliyoruz ki kıyamet bir gerçektir önümüzde, elbet olacaktır. Bizler ferdi kıyamet için ne hazırlık peşindeyiz, onları sorgulamamız gerekiyor.
Kaygılarım fazlasıyla olsa da kendi adıma teslimiyet noktasında sıkıntı çektiğimi fark ettim. Kendime döndüğümde, bundan bir ay önce neden yana şikâyet ettiysem şu an iliklerime kadar her şikâyet ettiğim ânı özlediğimi ve söylediklerimden yana ne kadar pişman olduğumu görüyorum. Demek ki şükür noktasında sıkıntılarım varmış diyorum kendime. Ertelediğim nice şeyi şu an koşar adım yapabildiğimi fark ediyorum. Oysa, şu sözü çok kullanırdım yazarken ve kendi kendime adeta bir ilke hâline getirmiştim.
“İnsan acizdir, muhtaçtır; çok artistlik yapmamalıdır.”
Ah Muhsin Ünlü
Ama şu an bu sözü yaşıyorum sanki. Çünkü
“Sınanmadığımız bir acı üzerine konuşmak her zaman kolaydır.”
Tarık Tufan”
Herkes şu an büyük bir karmaşa halinde, söylenen nice önlemler aynı gün içerisinde gereksiz şeklinde nitelenebiliyor. Etrafta bir sürü aslı olmayan bilgiler dönüyor. Mesela önlem için ellerimizi çitiler gibi yıkama halimiz, hepimiz bu durumun içindeyiz sanırım. Eller egzamaya dönecek halde. Bir kaç gündür bu konuyu da düşünüyorum. İfrat ve tefrit ölçüsü nerede bu durumun?
Tedbir bizden takdir Allah’tan derken bizler tedbiri, su kaynaklarını tüketmek istercesine harcarken mi yapıyoruz acaba? Söylenenleri belli bir denge içerisinde yaparsak daha iyi olacak kanaatindeyim. Bizler itidalli olarak hareket etmemiz gereken zamanlardayız. Ol! diyen Rab, yok ol! da diyecektir bu salgına. İşte o zaman susuzlukla imtihan olmayı yaşamak hiçbirimiz istemez sanıyorum.
Evde kalmak ile ilgili de bir çok öneri var. Neler yapabiliriz? Nasıl evde kalabiliriz ile ilgili nice şeyler yazılıyor ve çiziliyor. Evet, istediğim zaman dışarı rahatça çıkamamanın baskısı benim üzerimde de var. Lâkin, bizler hayatlarımızı ne ara bu kadar dışarı odaklı kurmuşuz onun düşüncesi de içerisindeyim.
Şu an sanki herkes evde ne yapıyorduk karmaşasının içine düşmüş vaziyette. Oysa bizlerin ilk başta dikkat edeceği nokta zaten hanelerimizin huzuru değil miydi? Biz bunun ötesini mi düşünüyorduk diye de söylemeden geçemiyorum kendime. Bu durumun da dengesini aşmış haldeyiz sanırım ki ne yapacağımızı düşünür olmuşuz.
Şimdi, şu zamanlarda sormamız gereken nice soruyu kendime sorarken sizlere de soruyorum sanırım. Bizler hayatlarımızı nasıl yaşıyorduk bir ay öncesine kadar? Silkelenip kendimize gelebilme zamanıdır artık. Şu an herkes kendi Hirasında. Fazlaca düşünüp sorgulamak vaktidir. Tedbirlere uyarak, hala varken, bu dünyada yaşarken aldığımız her nefesin şükrünü eda edebilmek meselesini düşünmek zamanıdır.
İnşallah, bugünler de bitti diyebileceğimiz zamanlarda da hanemize neler kattığımızı da konuşacağız. Bizler biliyoruz ki
“Her zorlukla beraber bir kolaylık vardır.”
İnşirah süresi 5. Ayet)
Ve biliyoruz ki Peygamberin sadık dostuna söylediği gibi
“Üzülme, Allah bizimle beraberdir.”
Tevbe suresi 40. Ayet
diyorum kendime. Bu sözler önce nefsime sonra da sizlere aslında. İnşallah bu günler de bitecek ve sağlıkla, huzurla uyanacağımız yeni günler yakında gelecek.