Beşeriyetin aldığı her nefes için Allah-ü Teâlâ’ya hamd-ü senâlar olsun. Allah’ım! Dünyayı yarattığın günden kıyamet sabahına kadar denizdeki dalgalar sayısınca, her gün bin kere, Efendimiz Muhammed’e (s.a.v) salât ve selâm eyle.
Feridüddîn Attâr (k.s) Hazretleri’nin müellifi olduğu Tezkiretü’l Evliya adlı eserden rivayetle:
“Ebû Hasan Harakânî (k.s) Hazretleri’ne bir adam gelir:
– Hırka giymek istiyorum.
Ebû Hasan Harakânî (k.s) Hazretleri:
– Bizim bir meselemiz var, eğer buna cevap verebilirsen sen hırkaya lâyıksın! Sonra şöyle sordu:
– Eğer bir erkek çarşaf giyerse kadın olur mu?
Adam:
– Hayır!
Bunun üzerine Harakânî (k.s) Hazretleri buyurdu:
– Şayet sen de bu yolun eri değilsen, bu hırkayı giymekle er olmazsın!”
Bir insan hırka ile derviş olamaz, seyr-i süluk yolunda bir arpa tanesi dahi ileri gidemez. Gönlünden masivayı söküp atmadan, nefsine derviş hırkası giymeden sufi olamaz. Sufilik veya dervişlik kimlik değildir, hırka hiç değildir. Hırkayı sırtına geçirip de gönlünü tövbekâr eylemeyen softadan başka hiçbir şey değildir.
Yunus Emre (k.s.) Hazretleri’nin buyurduğu gibi:
“Dervişlik dedikleri
Hırka ile tac değil
Gönlünü derviş eyleyen
Hırkaya muhtaç değil”
Attâr Hazretleri’nin kaleme almış olduğu Tezkiretü’l Evliya adlı eserden rivayetle, Cüneyd-i Bağdadî’nin (k.s) kendisine hırka giymesi için ısrar eden ihvâna cevabı şöyle olmuştur:
“Hırkanın ve yamalı elbise giymenin bir işe yaradığına kâni olsam, demirden ve ateşten elbise yaptırıp onu giyinirdim. Lâkin her an içime: ‘İtibar hırkaya değil, ancak yanık kalbedir!’ diye nidâ olunmaktadır.”
Nebiler serveri Hz. Peygamber (s.a.v) ise şöyle buyurmaktadır:
“Allah sizin dış görünüşünüze ve mallarınıza bakmaz. Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar.” (Müslim, Birr, 33; İbn Mâce, Zühd, 9; Ahmed b. Hanbel, 2/285, 539)
Allah dostları ve pîr-i tarikat efendilerimiz daima kalbe önem vermişler ve O’nun (s.a.v) yolundan ve sözünden bir ân olsun sapmamışlardır.