İnsanların isyanına rağmen sürekli olarak yeryüzünü nimetlendiren Allah-u Teâlâ hamd-u senâlar olsun. Hz. Muhammed’e (s.a.v), âline ve ashabına salât ve selâm olsun.
Feridüddin Attar’ın müellifi olduğu Tezkiretü’l-Evliya adlı eserinden rivayetle:
“İbn Hafif (k.s), bir gece Mısır’da bir genç ile bir ihtiyar murakabeye oturmuşlar diye duymuş, bunun üzerine oraya gitmiş, üç defa kendilerine selâm vermiş ve cevap alamamış ve
-Allah aşkına, selâmımızı alınız, demiştim.
Bunun üzerine genç, başını kaldırdı ve:
-Ey İbn Hafif! Dünya az bir şeydir ve bu azdan da geriye az bir şey kalmıştır. Bu azdan çok nasip almaya bak! Ey İbn Hafif! Selam vermek için boş zaman nasıl buldun, dedi ve tekrar başını önüne eğdi.
O sırada aç ve susuzdum ama açlığımı da susuzluğumu da unutmuştum, bütün varlığımı onlara kaptırmıştım, bekledim ve öğle namazımı onlarla beraber eda ettim. İkindi zamanımı da kıldım, der İbn Hafif (k.s). Bana hitaben,
-Ey İbn Hafif! Biz felaketteyiz, bizde nasihat edecek lisan olmaz. Felaketzedelere nasihat edecek, olan bir kimse lazım, dedi.
Kendi kendime,
-Bana nasihat etmeleri için nasıl bir yemin versem? Diye düşünüyordum. Genç yine başını kaldırarak dedi ki:
-Öyle bir kimsenin sohbetine talip ol ki, onu görmek sana Hak Teâlâ’yı hatırlatsın, heybeti gönlüne düşsün, sana kâl diliyle değil, hal diliyle öğüt versin!”
İbn Hafif (k.s) verilen nasihatler kendisine olduğu kadar da, umuma edilmiştir ve çıkarmamız gereken dersler vardır. Birinci ders, insanların boşa harcayacakları bir vakit yoktur. Bu durum kıssada birazda mübalağa diliyle ifade edilmiştir. Nitekim Hz. Allah (cc), Kur’an-Kerim’de şöyle buyurmuştur:
“Ve o müminler ki, onlar her lüzumsuz şeyden yüz çevirirler.”
İkinci nasihat ise, ilim meclislerinde bulunmak ve sohbet haklarına katılmaktır. Bu halkaların kurulmasına vesile olan kişilerin vasıflarını saymıştır. Bu vasıflar, İslam’ı hakkıyla yaşabilen ve Allah’tan razı olmuş kimselerdir. Bu kimselerden Allah’ta razıdır ve onları sevmek Allah’la dostluk kurmak için en güzel vesilelerdir. Bu sohbet hakları Asr-ı Saaddetten beri kurula gelmiş, Orta Asya’ya, Afrika’ya, Anadolu’ya ve buralardan cümle cihana yayılmıştır. Bu ilim silsilesinin kimisi kendisine Yesevviye, kimisi Kadiri, kimisi Nakşibendi demiştir. Allah dostlarının sohbetlerine katılmanın önemini İmam-ı Rabbani (k.s) şöyle açıklıyor:
“Sohbetin fazileti, bütün faziletlerin üstündedir. Büyüklerin sohbetlerini ganimet bilmelidir. Kırk gün içinde ilim sohbetinde bulunmayan kimsenin kalbi kararır. Büyük günah işlemeye başlar; çünkü ilim kalbe hayat verir. İlimsiz ibadet olmaz”
Kaynak: Tezkiretü’l Evliya, Semerkand Yayınları, İstanbul 2015
Mektubat-ı Rabbani, Semerkand Yayınları, İstanbul