İman edenleri cennetle müjdeleyen, kâfirlere cehennemi vadeden Allah’a (c.c) hamd-ü senâlar olsun. Allah’ım! Bildiğim ve bilmediğim yüce isimlerin ve zâtını isimlendirdiğin isimlerin hatırına, kulun, nebin, Efendimiz Muhammed’e (s.a.v) salât ve selâm eyle.

Ebû’l-Hasan el-Harakânî’nin (k.s) torunu Ahmed b. Hüseyin b. eş-Şeyh el-Harakânî (rah.) tarafından kaleme alınan Düstûrü’l-Cumhûr adlı eserde, ariflerin sultanı Bayezid-i Bistâmî’nin (k.s) hallerinden şöyle bahsediliyor:

“Bayezid-i Bistâmî (k.s), Ebûkubeys dağının tepesine bir sofra kurmuş ve erenlere yemek veriyordu. Sofrayı toplayınca oradaki küçük bir karınca sofranın ortasında kaldı. Bistâm’a (k.s) varıp da sofrayı tekrar açtıklarında şeyh o küçük karıncayı gördü. Ebûkubeys’ten geldiğini anladı. Sofrayı toplayıp yine Ebûkubeys’e götürdü. Üzerindeki ekmek parçalarını küçük karıncayla beraber oraya bıraktı ve Bistâm’a geldi.

Şöyle nakledilir: Sultanü’l-ârifin Bayezid bir vakit hacdan dönmüştü. Hemedan’da yalancı safran tohumu satın aldı ve fıstık yerine Bistâm’a getirdi. Tohumların arasında iki küçük karınca vardı. Tekrar Hemedan’a döndü ve o küçük karıncaları aynı yere bıraktı.”

Osmanlı padişahı ve İslam halifesi Sultan Süleyman Han ile Şeyhülislam Ebussuud Efendi arasında geçen karınca bahsine, İslam âlimlerinin ve dahi idarecilerinin yeryüzüne olan geniş merhametlerini anlatan bir mesel:

“Devlet işlerinden fırsat bulduğu bir vakitte Sultan Süleyman Han, has odanın bahçesinde yürüyüşe çıkmıştı. Bir ağaç dikkati çekti ve yanına vardı. Ağacın yapraklarının buruşmuş olduğunu fark etti. Bu ağacın kurumasının sebebinin karıncalar olduğunu anlayınca ilaçlatmak gerektiğini düşündü. Bir an duraksadı, karıncaların can taşıdığı ve onlara zarar vermenin doğru olamayacağı kanısıyla hocası ve İslam âlimi Ebussuud Efendi’nin yanına gitti. Merhametli hünkâr, hocasını makamında bulmayacağına rahlesine şu satırları bıraktı:

‘Dırahta ger ziyan etse karınca
Zarar var mıdır anı kırınca’

Ebussuud Efendi ise Sultan Süleyman Han’a cevaben şöyle buyurur:

‘Yarın Hakk’ın divanına varınca
Süleyman’dan hakkın alır karınca’

Müslüman’ın en önemli vasıflarından ve hallerinden biridir merhamet. Allah’ın muteber kitabında zikrettiği ve Rasûl’ü (s.a.v) diliyle ikaz ettiği bir husustur. Bu minvalde merhamet, tasavvuf erbabının düsturu haline gelmiş ve mürşid-i kâmillerin hayatlarında bu gibi menkıbelere sıkça rastlanmıştır. Allah hepsinden razı olsun, başımızdan eksik etmesin.

Kaynak: Düstûrü’l-Cumhûr, Ahmed b. Hüseyin b. eş-Şeyh el-Harakâni – Semerkand Yayınları, 2015