Dünya’da hüküm süren tüm sultanları, imparatorların veya devlet erkânın başından birçok hadiseler geçmiştir. Tarih okuyan bizler ise, onları daha çok tahta nasıl geçtiklerini, savaşlarını, isyanlara karşı duruşlarını veya halka nasıl davrandıklarıyla ilgileniyoruz. Onların da bir yaşamı olduğunu ve bu yaşam içerisinde kaza ve şerre dair yaşadıklarını göz ardı edebiliyoruz. Hatta devlet erkânın bir hayatı olduğunu bile unutabiliyoruz.  Belki de, hepsinin başından birçok hadise geçmiştir. Bizler de, ancak bize ulaşan hadiselere vâkıfız… Bunlardan bir tanesi de, Sultan I. Süleyman’ın başından geçen sel felaketidir.

Mustafa Efendi’nin müellifi olduğu Tarih-i Selanîkî adlı eserinden rivayetle:

“1563 senesi Eylül ayının 20’inci Pazartesi günü Sultan Süleyman, Halkalı Deresinde avlanmaya geldi. Ancak, havada yağmur görülmeye başlayınca deniz kıyısında bulunan Ayestefanos (Yeşilköy) köyünün yakınında İskender Çelebi Bahçesine süratle yetişip buradaki konağa girdi. Lakin gökyüzünün vaziyeti fevkalade değişince acayip ve göz kamaştıran dehşetli şimşekler çakmaya, yer ve semayı inleten gök gürültüsü ‘güm güm’ gümleyemeye başladı. Dehşetli fırtınalarla birlikte bir gün ve bir gece azalmaksızın yağmaya başladı. Dehşetli fırtınalarla birlikte bir gün ve bir gece azalmaksızın yağmur yağdı. 74 defa çok büyük yıldırımlar indi. Öğle namazından sonra Halkalı Deresi’nde derya gibi şiddetli bir sel gelip uğradığı yerlerde bulduğu hayvan ve insanları helâk eyledi. Bu kargaşalıkta İskender Çelebi Bahçesi’ni de kuşatıp, saray içine girip temelinden yıkayazdı. Padişahı, içoğlanlarından iriyarı bir delikanlı sırtına alıp musandıra üstüne çıkartarak selden kurtulabildi. Bunun üzerine padişah yüzünü şükran secdelerine sürdü ve fukaraya dağıtılmak üzere de büyük miktarda sadaka verip kurban kestirdi.”

Bu sel felaketi vadilerden taştı, kemerleri aşarak bentlerin temellerine zarar verdi ve “Mağlava” diye bilinen kemeri yıktı. Ebâ Eyyûb Ensârî (r.a) doğru sel suları aktı, türbenin içine sel suları doldu. Haliç’te ve Galata’daki kasırlar sel felaketine dayanamayıp yıkıldılar. Silivri Kasabası’ndaki, Büyük Çekmece’de ve Küçük Çekmece’deki müstahkem köprülerde büyük zararlar meydana geldi.

“Ve bu esnada Halife-i rûy-i zemin ü zemân, halkın emniyet ve huzuru için çalışan bütün devlet erkânıyla birlikte su kemerlerinin üstüne, yıkılan yerleri görmeye gitti. Baş Mimar ve baş Mühendis Sinan Ağa’ya hik’atler giydirip ‘Bundan gayri yenileme ve tamirat işleri için ne kadar mal sarf etseniz, verilecektir’ buyurdular. Ayrıca Kaptan Pala’ya da emrinde olan iş erleri nöbetle çalışıp bir an evvel tamirat bitmesine gayret etsinler. Çalışanlara da kanun üzere terakkileri verilsin’ diye ferman buyurdular. Ekim 1563’te suyollarının tamirine başlandı.”

Kaynak: Selânîkî Mustafa Efendi, Tarih-i Selânîkî, I-II, Hz. Mehmet İspirli, İstanbul 1989