Rahman ve Rahim olan Allah-ü Teâlâ’ya hamd-ü senâlar olsun. Allah’ım! Mahbûbun olan Rasûl-i Ekrem Efendimiz’e (s.a.v.) ve O’nun âline ve ashabına salât ve selâm eyle.

Feridüddîn-i Attâr (k.s.) “Tezkiretü’l Evliyâ” isimli eserinde nakleder ki:

“Abdullah b. Mübârek (k.s.) bir sene hac vazifesi için Harem’de bulunuyordu. Haccını ifa ettikten sonra bir müddet uyuyakaldı. Rüyasında semadan inen iki melekten birinin diğerine şunu sorduğunu duydu:

– Bu sene kaç kişi hacca gelip Arafat’ta vakfe yaptı? Diğer melek cevaben:
– Altı yüz bin.
– Peki, bunlardan kaçının haccı kabul edildi?
– Yalnızca altısının.

Bunu duyan Abdullah b. Mübârek’in (k.s.) üzerine bir sıkıntı çöktü, dedi ki: “Bunca ahali, bunca zahmete ve meşakkate katlanıp, dünyanın dört bir yanından, en ücrâ yerlerinden ve uzun yollardan gelmişler, ucu bucağı olmayan sahralar katetmişlerdir. Bunca emek boşa mı gidecek?” Bunun üzerine melek:

– Şam’da ayakkabı tamir eden biri var, adı Ali b. Muvaffak. O, hacca gitmeye niyet etmişti ama gidemedi. Lâkin haccını kabul ettiler ve diğer herkesin de haccını onun hürmetine bağışladılar.

Abdullah b. Mübârek, bunu işitince uykudan uyandı ve Şam’da bulunan o eskiciyi ziyaret etmeye niyet edip yola koyuldu. Şam’a vardığında o zatın evini buldu ve seslendi. Birisi çıktı. Abdullah b. Mübârek (k.s.):

– Adın nedir, dedi. Adam:
– Ali b. Muvaffak.
– Seninle konuşmak istiyorum.
– Konuş.
– Ne iş yaparsın?
– Yama dikerim, deyince Abdullah b. Mübârek vâkıayı anlattı. Bunun üzerine adam:
– Senin adın nedir, diye sordu.
– Abdullah b. Mübârek, deyince o an manevi bir hal zuhur edip kendisinden geçti. Uyanıp aklı başına geldiğinde Abdullah b. Mübârek:
– Haydi, bana halini haber ver, dedi. O da anlattı:
– Otuz senedir ki hacca gitmeyi arzu eder dururum. Eskicilikten 300 dirhem para biriktirdim. Bu sene hacca gitmeye karar verdim. Derken bir gün hamile bulunan evdeki eşim, meğer komşuda pişen etin kokusunu almış. Bana “Git ve şu etten bir parça al.” dedi. Komşunun evine gidip söz konusu hali anlatınca ağladı ve “Yedi gündür çocuklarım hiçbir şey yememişlerdir. Bugün ölmüş bir eşek gördüm, ondan bir parça et kesip aş yaptık. Zaruret halinde olduğumuzdan bize helâl olsa da size helâl olmaz.” dedi. Bunu duyunca, içime bir ateş düştü, sözünü ettiğim 300 dirhemi ona verdim ve “Bunu çocuklarına nafaka yap, bizim haccımız budur.” dedim.

Bunu dinleyen Abdullah b. Mübârek (k.s.) dedi ki:
– Melek, rüyada doğru söylemiştir. Melek, hükümde ve kazada isabet üzeredir!”

Kaynak:
– Feridüddîn Attâr, Tezkiretü’l Evliyâ – Semerkand Yayınları, 2015