Yaşım tutmaz belki dertlerini yaşamaya;
Seni anlayabilmek için yaraları olmalı insanın,
Âdem gravürlerinden kalma…
Ama aldım bir kez elime kağıdı kalemi,
Hadi ey şehrim! Yüreğimi gizli kelimelerinle yıka.
Ne güvercinler uçtu göğünde Kudüs!
Ağzında zeytin dalları, yüreklerinde altın neslin fidanları
Solum Mekke’de, aklım sende kaldı…
Sana varmayan her yol menzilsiz Ey Şehir!
Ayrılığına sürgün her aşk; maşuğun kalbinde çığlık çığlığa.
Gündüzlerine siyahlar mı sürdü leş tüccarları?
Biz güneşler biriktirdik dualarda ki doğsun karanlıklarına.
Yollarına çıktı bak geliyor Asımlar,
Sendelediğin yerden göremezsin, hadi kalk ayağa!
Hayallerimizi anlatmaya eksik kalıyor lisanlar,
Yarım kalmasın şarkılar seni bekleyenlerin dudaklarında.
Bir Yusuf hırkası bağışla, hakikate açılsın kör bakışlar,
Kalksın perdeler, bir İsra mucizesi duyulsun ruhumuzda.
Elbette boşuna değil bunca acı;
Fatıma’lar, Sümmeyye’ler, bir neslin sancısında,
Doğumuna yetişemedim Ey Şehrim,
Beni gençliğine bağışla…

Nuray Oral