Yedi kat semâyı ve yedi kat arz ile ikisinin arasındakileri yaratan Allah’a hamd-ü senâlar olsun. Allah’ım! Yaratılmışların en hayırlısı olan Efendimiz’e (s.a.v.) ve O’nun âl ile ashabına salât ve selâm eyle.
Ebû’l Kâsım el-Cüneyd-i Bağdâdî (k.s.) anlatıyor:
“Arkadaşlarımla birlikte Tur-i Sina dağında bulunuyorduk. Bir müddet dolaştıktan sonra bir kilisenin alt tarafında bulunan su kenarına indik. Yanımızda güzel sözler söyleyen beliğ bir adam vardı. Bu kişi yine güzel bir şeyler söyledi, şiirler okudu. Yanında konakladığımız suyun yakınındaki kilisenin papazı bize bakarak:
– Allah için bana cevap verin, diye seslendi. Ne var ki içinde bulunduğumuz o güzel ruh halinden dolayı bizden hiç kimse onun sesine aldırış etmedi. Cemaatin vecd ve aşk hali geçip kendine geldikten sonra rahip onlara:
– Hocanız kimdir, diye sordu. Onlar da beni işaret ettiler. Papaz bu kez yanıma gelip, bana:
– Ey üstad! Sizin biraz evvel okuduğunuz şeyler ve yaşadığınız haller ne idi? Bu haller dininize mahsus bir hal midir yoksa herkeste olabilir mi, diye sordu. Bunun üzerine ben:
– Sırf dünyada olabilecek ve yalnızca zühd ve takva sahibi bir müminden ortaya çıkan hallerdir, dedim. Papaz:
– O halde ben de şehadet ederim ki, Allah’tan başka ilah yoktur ve şehadet ederim ki Muhammed (s.a.v.) Allah’ın rasûlüdür, dedi ve Müslüman oldu.
– Sen neden Müslüman oldun, diye sorunca bana:
– Ben İsa’ya (a.s.) indirilen İncil’de senin söylediklerini görmüştüm. İncil’de Muhammed (s.a.v.) ümmetinin özelliklerini okudum. Şimdi size de rastlayınca hakikate şahit oldum, dedi.”