İnsanı ahsen-i takvim üzere yaratan Allah’a hamd-ü senâlar olsun. Allah’ım, yaratılmışların en güzeli ve en faziletlisi olan Efendimiz Muhammed Mustafa’ya (s.a.v.) ve onun âl ve ashâbına salât ve selâm eyle.

Feridüddin-i Attâr Hazretleri, Tezkiretü’l Evliyâ isimli eserinde nakleder ki:

“Gazneli Devleti’nin hükümdarı Gazneli Mahmûd, bir gün Ebu’l Hasan Harkânî Hazretleri’ni (k.s.) ziyaret için Harkân’a gelmişti. Adamlarından birini Hazret-i Şeyh’i yanına çağırması için gönderdiyse de, Ebu’l Hasan Hazretleri bir mazeret beyan ederek gitmek istemediler. Bunun üzerine sultanın gönlünde bir yumuşaklık hâsıl oldu ve “Haydi kalkınız, biz ona gidelim. Zira o bizim sandığımız kimselerden değildir.” dedi.

Hazret-i Şeyh’in huzuruna giderken sultan, kendi kıyafetlerini Îyâs isimli kölesine giydirdi ve yanlarına da köle ve câriyelerden bir cemaat aldılar. Maksadı Şeyh Hazretleri’ni imtihana tâbi tutmak olan sultan, kölesi Îyâs’ın ardından Ebu’l Hasan Harkânî Hazretleri’nin evine girdi. Sultan suretinde içeri giren Îyâs, selam verdi. Hazret-i Şeyh selamı aldı fakat ayağa kalkmadı, sultan kılığındaki o zâta iltifat dahi etmedi. Firâset nuruyla Sultan Mahmûd’u tanıyarak, elini tutup yanına oturttu. Sultan ‘Bâyezid-i Bestâmî nasıl bir zât idi?’ diye sordu. Ebu’l Hasan Hazretleri ‘Bâyezid-i Bestâmî Hazretleri öyle kâmil bir zât idi ki onu görenler saadete kavuşur, ona uyanlar da hidayete ererlerdi.’ dedi. Sultan bu cevabı işitince dayanamayarak ‘Bu nasıl olur? Ebû Cehil, Ebû Leheb ve diğerleri Fahr-i Kâinat Efendimiz’i (s.a.v.) bir çok defa görmesine rağmen küfürden, bedbahtlıktan kurtulamadılar.’ dedi. Ebu’l Hasan Hazretleri şöyle cevap verdi: ‘Ebû Cehil ve diğerleri Rasûlullah’ı (s.a.v.) Allâh-ü Teâlâ’nın Peygamberi olarak değil, Abdullah’ın oğlu Muhammed (s.a.v.) olarak gördüler. Eğer Allah’ın Rasûlü olarak görselerdi, küfürden kurtulur, saadete kavuşurlardı. Rasûlullah’ı (s.a.v.) ancak Ashâb-ı Kirâm görmüştür. Bunun alâmeti ise şu ayet-i kerimedir: “Ve onları sana bakar görürsün, hâlbuki onlar göremezler.”¹ Kafa gözüyle bakmak bu saadete nâil eylemez. Bu saadete ancak kalb gözüyle bakıp tam bir şekilde tâbi olmakla ulaşılır.’

Sultan Mahmûd verilen cevabı çok beğendi ve Ebu’l Hasan Hazretleri’nden kendisine nasihat buyurmasını rica etti. Hazret-i Şeyh ‘Şu dört şeye dikkat et: Takvâ sahibi olmaya; günahlardan sakınmaya, namazını cemaatle kılmaya, cömert olmaya ve Allah-ü Teâlâ’nın yarattıklarına şefkat göstermeye.’ dedi. Sultan Mahmûd’un dua istemesi üzerine ise ‘Her gün sana dua ediyorum ve “Allah’ım bütün müminleri mağfiret et!” diyorum.’ dedi. ‘Evet, ama ben husûsî dua istiyorum deyince de ‘Allah’ım! Mahmûd’un âkıbetini Mahmûd kıl.” buyurdular.”

¹A’raf Sûresi, 198. ayet
Kaynak:
– Silsiletü’z Zeheb Silsile-i Sâdât- Nakşibendiyye – Fazilet Neşriyat, 2014