“Men bende-i Kur’ânem, eger cân dârem,
Men hâk-i reh-i Muhammed Muhtârem
Eger nakl kuned cüz in kes ez güftârem
Bîzârem ez u vez an suhan bîzârem.”

Hazret-i Pîr

Cenab-ı Pîr hazretleri, bu dörtlüğünde mealen şöyle diyor: “Bu canım var oldukça ben Kur’an’ın kölesiyim /Muhammed Mustafa’nın yolunun toprağıyım / Benden başkaca bir söz nakledenler olursa / Bîzârım onu söyleyenden, o sözden de uzağım!”

Allah Resûlü’nün (s.a.v.) yolunun toprağı (hâk-i rehi) olmakla en büyük şeref sahibi olduğunu anlatan Hz. Mevlânâ Muhammed Celâleddîn-i Rûmî’nin dâr-ı bekâya hicretine “Şeb-i Arus” yani düğün gecesi denir. Hayatı boyunca Risaletpenah Efendimiz’in, Kur’an-ı Mübîn’in ve Allah-u Zülcelâl-i vel-İkrâm’ın yolundan ayrılmayan Hazret-i Pîr, maalesef ki günümüz şartlarında yeterince anlaşılamamaktadır. Muhammedî bir aşık olan Rumî hazretleri, hümanizm kisvesi altında “İslamsız” bir tasavvufa hapsedilmek istenmektedir. Hazret-i Pîr’de insan sevgisi, insanın eşref-i mahluk oluşundan ve dahi yaratılanın yaratandan ötürü sevilmesi düsturundan gelir. Hümanizm dediğimiz şey ise tanrıya rağmen insanı var etme ve insanı tanrının yerine koyma çabasıdır.

Mevlânâ hazretleri bugün hemen her yerde bir sûfi ve yahud bir şair olarak anılmaktadır, bunun yanında onun bir fâkih yani fıkıh alimi olduğunu niceleri bilmez ve onu İslâm-dışı ayrı bir zât olarak görürler. Onun tuttuğu yol İslâm’ın ta kendisidir. Bugün tasavvuf kelimesini dilimizden düşürmememiz bir büyük ayıptır, zira tasavvuf ve İslâm’ı birbirinden farklı iki olgu gibi algılıyoruz. Eskiler tüm bunlara genel olarak İslâm derlerdi ve gerek tasavvuf gerek şeriât ”İslâm” kavramı ile bir bütün olarak karşılanırdı.

Mevlânâ Muhammed Celâleddîn-i Rûmî hazretlerinin yazmış olduğu “Mesnevî-i Manevî”si hadislerin ve ayetlerin bir nevi şerhi niteliğindedir. Bu büyük eseri hakkında Molla Camî’nin “Mevlânâ peygamber değildir, ama kitabı vardır.” sözü ise doğru bir şekilde anlaşılmalıdır. Zira bu söz, onun kitabındaki üslup ve bilginin değerine binaen söylenmiştir.

Mevlânâ üzerinde nice yalan yanlış kitaplar yazılırken onu en doğru şekilde anlamak bizim boynumuzun borcudur. Muhammedî bir aşık olan Mevlânâ Muhammed Celâleddîn-i Rûmî ve Belhî hazretlerinin dâr-ı bekâya hicretinin sene-i devriyesinde ve dahi düğün gecesinde ruh-ı şeriflerine rahmet ve dua ile.