Göğü direksiz tutan, yağmuru yağdıran ve insanlara rahmet eyleyen Allah-u Teâlâ’ya hamd-ü senâlar olsun. Allah’ım! Cennette yarattıkların var olduğu müddetçe Efendimiz Muhammed’e (s.a.v) salât ve selâm eyle.

Asıl adı Ahmed bin Ali el-Hanefî olmasına rağmen saçlarını uzattığı için Şa’rânî ismiyle anılan zât-ı muhterem anlatıyor:

“Bir gün, Muhammed Hanefî (k.s) Hazretleri’nin huzuruna biri geldi:
– Efendim, ben çoluk çocuk sahibi, fakir hâlli bir kimseyim. Bana, simya ilmini bellet.
Hanefî Hazretleri, onun bu talebini dinledi ve şöyle dedi:
– Tam bir yıl yanımızda kalmalısın. Bir şartla ki; her ne zaman abdestin bozulsa, derhal yeni bir abdest alıp iki rekât namaz kılacaksın.

Adam aldığı emir gereğince hareket etmeye koyuldu. Bir yılın dolmasına bir gün kala, o zât Hanefî Hazretleri’nin yanına geldi. Bunun üzerine Hanefî hazretleri şöyle buyurdu:
– Yarın senin işin görülecek
Ertesi gün yine geldi, Hanefî Hazretleri ona şu emri verdi:
– Git abdest almak için, kuyudan su çek.
Adam gitti, kuyudan bir kova su çekti. Baktı ki kova, su yerine altın dolu.
– Efendim, şu ân bende, bu altınları isteyecek bir kıl dahi kalmadı.
– Onu yerine akıt. Doğruca memleketine git. Çünkü sen, tümden simya oldun.

Bu emir karşısında, haliyle o zât memleketine döndü. Ve orada, halkı, Allah’a davet etmeye başladı.”

Bu yola keramet için değil, rızâ-ı ilahî için baş koyulur. Ariflerden bir zât şöyle buyurmuştur: “Müridin kendisinden manevi hallerin zuhur etmesini beklememesi, bu sebeple sıkılmaması gerekir.” Bu yolun asıl maksadı ve amacı edeptir. Edep tacını giyen pîr-i tarikat ehlinden biri şöyle buyurmuştur: “Edep ve güzel ahlak bir bütündür. Edepli insanın bütün işleri, ibadetleri, hal ve hareketleri güzeldir. Onun her şeyi temizdir.”

Kim bilir simya ilmi için gelen zât emre itaat ederek, edebi elden bırakmayarak istediğini bulmuştur. Bu yolda aradığımızı bulmak için itaat etmeliyiz, hiçbir zaman güzel ahlakı ve edebi bir kenara bırakmamalıyız.

Kaynak: Ahiret Azığı – Erkam Yayınları, 2005