Karşılığı bulunmaz iyiliklerin, eşi bulunmaz nimetlerin ve ihsanların sahibi olan Allah’a hamd-ü senâlar olsun. Allah’ım! Ezeli ilminle bildiğin şeyler sayısınca Efendimiz ve gönül sultanımız Muhammed’e (s.a.v) salât ve selâm eyle.
Hacegân sultanlarından Şeyh Mevlâna Hâlid (k.s.) müellifi olduğu Mektûbat adlı eserinde nakleder ki:
Sadât-ı Kirâm’ın büyüklerinden Mevlâna Hâlid Zülcenaheyn Hazretleri zahiri ilimlerde allâme idi. Hanefî mezhebinin büyük muhakkik âlimi İbn-i Abidin (r.a.), Şafî mezhebinin muhakkik, tercih ve tahric mertebesindeki fıkıh âlimi Yahyâ el-Merzevî (r.a.), Ruhu’l Meâni adlı tefsir sahibi, büyük müfessir Seyyid Mahmud el-Âlusi (r.a.), onun zamanında yaşamış ve onun manevi terbiyesine girmişlerdi.
“Mevlâna Hâlid (k.s.) hac görevini yerine getirmek üzere Medine-i Münevvere’ye geldi. Bir gün abdest alırken, yanında zatın yanlış abdest aldığını gördü. Onun abdestinin fıkıh ilmine göre sahih olmadığını hükmederek şöyle dedi: ‘İzin verirseniz size abdest almayı anlatayım!’
Hâlbuki o zat, kâmil bir veli idi ve kasıtlı olarak abdestini yanlış almıştı. Mevlâna Hâlid Hazretleri’ne şunu söyledi: ‘Evladım! Abdestin hükmün öğretmek kolaydır. Asıl mesele sabrı öğretebilmektir. Sen Mekke-i Mükerreme’ye vardığın zaman, Beytullah’ın huzurunda sabrını muhafaza et. Çünkü bu yol, sabırlıların yoludur.’
Nihayet, Mevlâna Hâlid Hazretleri, Beytullah’ı ziyarete geldi. Kâbe-i Muazzama’nın karşısında bir gün Delail’ül Hayrat okurken, bir zatın Kâbe’ye sırtını dönerek oturduğunu gördü. Vaktiyle kendisine sabır tavsiye eden zatın sözlerini unuttu, kendi kendine: ‘Beytullah’ın üzerine her gün sayısız rahmet iner. İnen rahmetin bir kısmı, Beytullah’ın bizzat üzerine, bir kısmı ibadet ve zikir yapmasa da onu seyredenlere, bir kısmı namaz kılanlara, bir kısmı da tavaf edenlere iner. Niye bu zat, edebi unutup Allah’ın nazargâhı olan Beytullah’a sırtını çevirmiş?!’Aradan çok geçmeden o zat, kendisine şunu söyledi: ‘Sen Medine’de aldığın nasihati ne çabuk unuttun! Nice insanlar yüzünü Beytullah’a dönmüş kalplerini Allah-u Teâla’ya döndürmemiş. Asıl marifet insanın sırtını Kâbe’ye döndürmemesi değil, gönlünü Allah’a çevirmesidir!’
Mevlâna Hâlid Hazretleri bu sözleri duyunca kendinden geçti. O zatın ellerine sarıldı ama o zat kendisine ‘Seni irşad edecek olan mürşidin ben değilim! Senin nasibin Hindistan’da bulunan Seyyid Abdullah Dehlevî Hazretleri’dir.’ dedi.
Mevlâna Hâlid bir yıl süren yolculuk sonrası Hindistan’a vardı. Mürşidi Seyyid Abdullah Dehlevî Hazretleri’ne kavuştu. Abdullah Dehlevî Hazretleri kendisine, tekkenin temizlik ve su taşıma işini verdi. Vaktiyle İmam-ı Azam Hazretleri’nin Davud et-Tâi’ye dediği gibi, ona şunu tembihledi: ‘Halkın arasına karış ama sükût et. Dilinle sabretmeyi öğren ki, kalbine sabır yerleşmiş olsun.’
Mevlâna Hâlid Efendimiz, su kırbalarını omuzluyor, tekkenin hizmetlerine devam ediyordu. Bir gün iki âlimin, ilmi meselelerde tartıştıklarını gördü. Dinledi, dinledi ama sonunda dayanamadı: ‘Hocaefendiler! Şu, şu konularda hata ediyorsunuz!’ deyince, onlar ‘Hele bizim sakaya bakın! Onda ne ilimler varmış, mürşidimiz hata etmiş, bu kadar yüksek ilimle sakalık olur mu?’ dediler ve Abdullah Dehlevî Hazretleri’nin huzuruna gelerek, böyle bir âlime su taşıtmanın hata olduğunu söylediler. Bunun üzerine Abdullah Dehlevî Hazretleri, Mevlâna Hâlid Efendimize vakti giren akşam namazını kıldırmasını istedi ama Mevlâna Hâlid (k.s.) edebe uymayacağını söyleyerek imametliğe yanaşmadı. Bunun üzerine Seyyid Abdullah Dehlevî Hazretleri kendisine ‘Namazı kıldırmanı emrediyorum!’ dedi.
Mevlâna Hâlid Efendimiz, mürşidi arkada olduğu hâlde cemaate imam oldu. Namaz kıldırırken şeyhi, onun kalbine tasarruf etti ve Mevlâna Hâlid Efendimiz Fatiha Sûresinde yanıldı. Hata düzeltilince namaz tamamlandı. Namaz sonunda mürşidi kendisine ‘Evladım! Taşıdığın suyu melekler taşır hale gelmişti niçin nefsini ortaya koydun? Bu yolda ilim, kendisiyle övünmek için öğrenilmez, enâniyeti kırmak için öğrenilir. İrşad iznini almaya az kalmıştı ama şimdi su taşımaya devam etmelisin.’ dedi.”
Kaynak:
– Tasavvufi Hayat Nasıl Başladı – Semerkand Yayınları, 2015