Göklerdekilerin ve yerdekilerin tek dayanağı olan Allah-u Teâlâ’ya hamd-ü senâlar olsun. Allah’ım! Semada Mahmud ve yeryüzünde Muhammed adıyla anılan Efendimiz’e (s.a.v.) salât ve selâm eyle.
Feridüddin Attâr (k.s.), Tezkiretü’l Evliya adlı eserinde naklediyor:
“İbrahim b. Edhem (k.s.) padişahlığı sırasından umûmî bir şölen vermekteydi. İleri gelen devlet ricali tahtın önünde yerlerini almışlardı. O sırada heybetli bir zât çıka geldi. Bu zâtın heybeti, herkesi şaşkına çevirmişti. Adam, etrafına heybet ve dehşet saça saça İbrahim’in tahtına kadar geldi. İbrahim b. Edhem Hazretleri sordu:
– Ne istiyorsun?
– Bu kervansarayda konaklamak istiyorum.
– Burası han değil, benim sarayımdır.
– Peki, bu saray bundan evvel kimindi?
– Atamın!
– Ondan evvel kimindi?
– Falan zâtın..
– Ondan evvel kimindi?
– Falan oğlu filanın.
– Bunlar şimdi nereye gitti?
– Hepsi öldüler..
– Bu ne biçim kervansaraydır ki, biri gelmede, biri gitmede!
Adam sözlerini bitirdikten sonra saraydan ayrıldı. İbrahim b. Edhem (k.s.) arkasından seslendi:
– Mutlaka seninle konuşmam lazım! Bunun üzerine adam durdu ve İbrahim (k.s.) sordu:
– Sen kimsin? Canımda ateş tutuşturdun!
– Ben arzî, bahrî, berrî ve semaî biriyim, herkesçe bilinen adım Hızır’dır!
– Azıcık bekle, tâ ki eve gidip geleyim, deyince adam:
– Bu kadar bekleyemem, iş bundan da acele, deyip kayıplara karıştı.
İbrahim’in gönlündeki ateş kor halini almıştı.”
Yahyâ b. Muaz, (k.s.) bir dostuna yazdığı mektupta dünyanın bir uyku hali olduğu şöyle anlatıyor:
“Dünya uyku, ahret uyanıklık gibidir. Bir kimse rüyada kendini ağlar vaziyette görürse, rüyasında tabiri şudur: Uyandığı zaman gülüp neşelenecektir. Şu halde ahret uyanıklığında gülüp neşelenmen için dünya uykusuna ağla!”