Bin aydan daha hayırlı Kadir Gecesi’ni ümmeti Muhammed’e bahşeyleyen Allah-ü Teâlâ’ya hamd-ü senâlar olsun. Allah’ım! Semâdaki yıldızlar adedince Efendimiz Muhammed Mustafa’ya (s.a.v.) ve O’nun âl ile ashabına salât ve selâm eyle.

Muhammed Hâşim Kışmî’nin (rah.) telif ettiği “Berekât” isimli eserden rivayetle:

“İmâm-ı Rabbânî Hazretleri’nin talebelerinden biri anlatıyor:
Bir gün İmâm-ı Rabbânî (k.s.) Hazretleri’nin yanında idim. Bir şey yazmakla meşguldüler. Aniden kalkıp abdesthaneye gittiler. Fakat hemen geri çıktılar. Ben, böyle süratle girip hemen acele ile dışarı çıkmalarına hayret etmiştim. Acaba bunun sebebi nedir, dedim.

Helâdan çıkar çıkmaz, su ibriğini istediler ve sol ellerinin başparmağını yıkayıp ovaladılar. Sonra tekrar helâya girdiler. Bir müddet sonra çıkınca buyurdular:

‘Acele ile helâya girdim. Gözüm tırnağımın üzerine takıldı. Üzerinde siyah bir nokta vardı. Bunu, kalem yazıyor mu, diye kontrol etmek için yapmıştım. Halbûki o nokta, Kur’an-ı Kerim’in harflerini yazarken kullanılır. Orada oturmayı doğru görmedim ve edebe uygun bulmadım. İdrar sıkıştırmasından dolayı sıkıntı çektimse de bu sıkıntı, bir edebi terk etmenin vereceği sıkıntının yanında çok az göründü. Dışarı çıkıp o noktayı yıkadım ve içeri girdim.'”

İmâm-ı Rabbânî (k.s.) Hazretleri’nin başını çektiği evliyaullah ve ehlullah taifesi gibi, büyüklerimiz de eskiden kitaba, kaleme, kağıda ve mürekkebe azami hürmet ederlerdi. Öyle ki bırakın kitabı, boş kağıtların bulunduğu tarafa dahi ayaklarını uzatmak edebe mugayir görülürdü. Bunların cümlesi, ilim yolunda sarf edilen âlât zümresine dahil olduğundan, ilme gösterilen edep onlara da gösterilmeliydi. 

Kaynak:
– Silsiletü’z-Zeheb Silsile-i Sâdât-ı Nakşibendiyye – Fazilet Neşriyat, 2014