İnsanı bir nutfeden yarattıktan sonra, kalbini evirip çeviren Allah’a hamd-ü senâlar olsun. Allah’ım! En büyük mucizesi Kur’an-ı Azîmü’ş-Şân olan Efendimiz Muhammed’e (s.a.v.) ve O’nun âl ile ashabına salât ve selâm eyle.
Bir gün, filozof taifesinden bir zat, Muhyiddin İbnü’l-Arabî Hazretleri’nin (k.s.) yanına geldi. Bu filozof, peygamberliğin var olduğunu fakat bizim anladığımız ve bildiğimiz peygamberlik sıfatlarını kabul etmediğini etmediğini söylüyor ve eşyanın mahiyeti değişmez diyordu.
Mevsim kış olduğundan önlerinde büyük bir mangal yanmakta idi. Filozof, yanmakta olan ateşe bakarak şöyle diyordu: “Cahil Müslümanlara göre İbrahim peygamber ateşe atılmış ve ateş onu yakmamış. Ateşin vasfında yakma yok mudur? Ateşte akıl yoktur. Bunu mu yakayım, şunu mu yakayım diye düşünmez. Yakacağı bir şey varsa, içine atılınca yakar. Kur’an-ı Kerim’de sözü edilen, İbrahim peygamber ateşe atıldı da ateş onu yakmadı sözü yanlıştır. Ateş insanı yakmaz mı? Nemrûd onu ateşe attı ama hangi ateşe? Nemrûd’un kızgınlık ateşine. Yanan odun ateşine değil. Nemrûd’un, İbrahim’i üzüp müteessir etmesi, ateş manasında kullanılmış. Gerçek ateş olsa, onu da yakardı.”
Filozofun bu nâdan sözleri üzerine, Muhyiddin İbnü’l-Arabî Hazretleri şöyle buyurdu: “Cenâb-ı Hakk’ın, İbrahim (a.s.) kıssasında söylediği şeyler doğrudur. O ateş gerçek ateştir. Yakmaması, Allah’ın kudretiyledir. Ateş de O’nun yarattığı mahlûk olduğundan, ateşin mahiyetini değiştirebilecek olan da yalnız O’dur. Ateşe hitap ederek ‘Ey ateş! İbrahim için serinlik ve esenlik ol!’¹ emrettiği için yakmamıştır.”
Muhyiddin İbnü’l-Arabî (k.s.), bunu adama ispatlamak için, yeni yanmış olan mangalı adamın entarisi üzerine döktü. Sonra da eliyle dağıttı. Filozofun korkudan beti benzi soldu, fakat gördü ki ateş yakmıyor. Bir müddet bekledi. İbnü’l-Arabî Hazretleri, filozofun entarisindeki ateşi tekrar mangala koydu. Sonra filozofa sordu: “Bu ateş, İbrahim Halilullah’ı yakmayan ateştir. Senin entarini yaktı mı? Entarini yakıp etine de geçerdi. Senin etini yaktı mı?” Filozof cevap veremedi. “Bu gerçek ateş Allah’ın emriyle yakmadı. Ben de Allah’ın emriyle yakmamasını Allah’tan istedim. Sen de gördün ki yakmadı. Demek ki Kur’an-ı Kerim’in sözü, Allah’ın doğru sözüdür.”